“…Sokağın üzerine kapkara bir matem havası ve dayanılmaz bir hüzün çökerken, dilenci kılıklı adam hiç durmadan ıssız yerlerden geçerek Suriye’ye doğru yol alıyordu. İyice uzaklaşınca durup kızı içine attığı katırın sırtındaki heybeyi açtı. Küçük kız; ağlamaktan ve korkudan yüzü gözü kızarmış, büyük bir şok geçiriyordu. Annesinin diktiği bez bebeğe sanki birileri elinden alacakmış gibi sıkı sıkıya sarılmıştı. Heybe açılınca küçük kız derin derin nefes alıp hıçkırmaya başladı. Göz pınarları kurumu ...